BERAAT KARARI ALDIM TAZMİNAT DAVASI AÇABİLİR MİYİM?

Ceza yargılaması neticesinde sanık hakkında beraat kararı verilmesi halinde tazminat davası açılabilir mi? Kesin ve yeterli delil elde edilememesine dayalı beraat kararı hukuk hakimini bağlar mı? Şikayet hakkının kişilik haklarına zarar verecek şekilde kullanıldığının ölçüsü nedir? 

Yazımızda ceza yargılamasındaki şikayet hakkının yasal sınırlar içerisinde kullanılıp kullanılmadığı, şikayet edenin eylemlerinin ceza yargılaması neticesinde beraat edenin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre şikayet edenin maddi ve manevi tazminatla sorumlu tutulup tutulamayacağını, hak arama hürriyeti ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda, daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında durumunu değerlendireceğiz.

TMK’nın 24. maddesi ile BK’nın 49. maddesi gereğince kişilik hakları zarara uğrayanların manevi tazminat isteme hakları vardır. Böylelikle şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir. Açılacak bu davada, kesin ve yeterli delil elde edilememesine dayalı beraat kararı hukuk hakimini bağlamayacaktır. Ceza yargılamasında maddi vakıaya ilişkin tespit yapılmamışsa hukuk hakimi tarafından bu vakıa tartışma konusu yapılabilecektir.

Ancak her ihbar ve şikâyetin yapılabilmesini her halükarda mahkûmiyet için yeterli delil ikamesine bağlı tutmak; özellikle delillerin takdiri sonucu beraat hâlinde de şikâyetçi ya da davacıyı manevi tazminat tehdidi altında bırakmak, hak arama özgürlüğünü sınırlamak ve kişilik hakları karşısında bu özgürlüğü yok etmek olur.

Kişinin Anayasa ile sağlanması amaçlanan özgürlük ortamında yaşaması, gelişme ve faaliyet göstermesi, ona verilmiş görevleri yerine getirebilmesi için gerekli olan özgürlükler, yasal yollardan kullanıldığı ölçüde kısıtlanamaz ve kimse bu özgürlüğü kullandığı için tazminatla sorumlu tutulamaz.O hâlde, bazı delil ve emarelere dayanılarak gerçekleşen bir şikâyet ya da açılan ceza davası sonunda verilen beraat kararı, soyut olarak o şikâyet veya davanın hukuka aykırı olduğunun delili sayılamaz.

Kişilik haklarına yapılan saldırının hukuka uygun sayılması için her şeyden önce kişinin hukukça korunan bir üstün hak ve çıkarının bulunması gerekir. Ancak kişilik haklarınına saldırının hukuka uygun olduğunu kabul edebilmek için, hukukça korunan üstün hak ve çıkarın olması yeterli değildir; aynı zamanda bu hak ve çıkarın kötüye kullanılmamış olması da gerekir. Hiç kuşkusuz bütün hak ve özgürlükler sınırsız değildir.

Hak arama özgürlüğünün kullanım şekillerinden biri olan şikâyet, yanlışları tartışmanın ve bunlara olası çözümler bulabilmenin bir yolu olduğuna göre serbestçe dile getirilebilmelidir. Ancak şikâyet, kullanılması bir hak olmasının yanında, kişiye sorumluluk da yüklemektedir. Şikâyet hakkının kötüye kullanılmış olup olmadığının tespitinde bakılacak unsur şikâyet hakkının amaca uygun olarak kullanılmış olmasıdır. Şikayet bir hakkın korunması yerine, başkasını zarara uğratmak için kullanılmışsa artık hukuka uygunluktan söz edilemeyecektir. Başkasını zarara uğratmak için bir hakkın kullanımı iyi niyet kurallarına aykırıdır.

Şikâyet hakkı amaca uygun olmak yanında uygun araçlarla da kullanılmalı, hakkın kullanılmasında gerçek olaylara dayanılmalı ve aşırı davranılmamalıdır. Salt kötü düşünce ile yapılan ve temelindeki olaylar gerçek olmayan şikâyet veya ihbar hukuka aykırı davranış niteliğindedir.

Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, kişi hakkında açılan ceza davası sonucunda beraat kararı verilmesi olgusu tamamen yargı görevinin yasalara göre takdir hakkı kullanılmak suretiyle yerine getirilmesine ilişkindir ve çatışan hakların sınırının belirlenmesinde davacı lehine değerlendirilecek nitelikte bir delil teşkil etmez. Beraat kararı hiçbir zaman şikâyet hakkının kişilik haklarına zarar verecek şekilde hukuka aykırı kullanıldığının ölçüsü olamaz. Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamaları da bu doğrultudadır. Kişinin gerçek bir olguya dayanan iddiasını kısmen ya da tamamen doğrulayacak kanıtlara dayanarak (bu kanıtlar dava açılması ve mahkûmiyet için yeterli olmasa dahi) resmî mercilere başvurması uygulama ve doktrinde hukuka uygun bir davranış olarak kabul edilmektedir.

Ceza hâkiminin beraat kararı verirken delilleri takdir konusundaki kanaati, hukuk davasına etkili değildir. Hukuk hâkimi hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının sınırlarını belirlerken dayanılan kanıtların iddiayı kanıtlayacak güçte olmasını aramayacaktır. Çünkü hukuk hâkimi iddiayı değil, hak arama özgürlüğünün hukuka uygun olarak kullanılıp kullanılmadığını araştırma ödevi altındadır. Bu nedenle şikâyet hakkını haklı gösterecek kesin kanıtlar olmasa bile bir takım güçsüz kanıtların (emarelerin) bulunması yeterli olacaktır. Kesin kanıtların aranması şeklindeki bir kabul hâlinde ise hak arama özgürlüğünün kullanılması kısıtlanmış olacaktır.

Detaylı bilgi için avukatlarımız Av. Necati ERKAN ve Av. Hüseyin ERKAN ile iletişime geçebilirsiniz.

 

 

 

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir