İcra Takibinde İtirazın İptali Davası

İcra Takibinde İtirazın İptali Davası: 1 Yıllık Hak Düşürücü Süre İtirazın Tebliği ile Başlar

İcra takibi başlatıldığında borçlu, tebliğ edilen ödeme emrine süresi içinde itiraz ederek takibin durmasını sağlayabilir. Bu icra takibine itiraz işlemi, alacaklının alacağını hemen tahsil etmesini engeller. Alacaklı, borçlunun itirazını bertaraf etmek için genel mahkemede itirazın iptali davası açabilir. Ancak bu dava süresiz değildir; kanun koyucu, itirazın iptali davası için bir yıllık hak düşürücü süre öngörmüştür. Bu sürenin ne zaman başladığı, uygulamada hak kayıplarını önlemek adına son derece önemlidir. Yazımızda, 1 yıllık sürenin itirazın tebliği ile başlayacağı, alacaklının itirazı başka yollardan öğrenmesinin (haricen öğrenmenin) süreyi başlatmayacağı hususu ele alınacaktır. Konu, İcra ve İflas Kanunu (İİK) hükümleri ve güncel Yargıtay kararı ışığında değerlendirilecektir.

İtirazın İptali Davasının Niteliği ve Kanuni Dayanağı

İtirazın iptali davası, borçlunun ödeme emrine yaptığı itirazın haksız olduğunu kanıtlamak amacıyla alacaklı tarafından açılan ve esasında bir alacak (eda) davası niteliği taşıyan hukuk davasıdır. İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesi, bu davanın sıkı bir süreye tabi olduğunu belirtir. İİK m.67/1 uyarınca “takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde … itirazın iptalini dava edebilir.”. Kanun metninde açıkça itirazın tebliği tarihi başlangıç alınmıştır; bir yıllık hak düşürücü süre, itiraz borçlu tarafından alacaklıya resmi yollarla tebliğ edildiğinde işlemeye başlar. Burada “tebliğ”, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’na uygun biçimde yapılacak resmi bildirim anlamına gelir. Dolayısıyla, itirazın alacaklıya usulüne uygun tebliğ edilmesi, sürenin başlama şartıdır.

Peki bir yıllık süre ne zaman başlar?

Kanun lafzından anlaşıldığı üzere başlangıç anı, itiraz dilekçesinin veya tutanağının alacaklıya tebliğ edildiği tarihtir. Haricen (resmi olmayan yollardan) öğrenme, bu süreyi başlatmaz. Yargıtay kararları da bu hususu açıkça vurgulamaktadır: “İtiraz tebliğ edilmedikçe süre başlamaz. İcra dosyasında alacaklının (tebliğ olmaksızın) yaptığı işlemler, itirazın tebliği anlamına gelmez.”. Başka bir deyişle, alacaklının icra dosyasını takip edip borçlunun itiraz ettiğini fiilen öğrenmesi, bir yıllık hak düşürücü süreyi tetiklemez. Sürenin işlemesi için gerekli tek koşul, itirazın alacaklı tarafa usulünce tebliğ edilmesidir.

Yargıtay içtihatları, kanunun bu emredici kuralına aykırı uygulamalara izin vermemektedir. Yüksek Mahkeme, itiraz alacaklıya hiç tebliğ edilmediği için hak düşürücü sürenin başlamadığı ve dolayısıyla davanın süresinde sayılması gerektiği sonucuna varmıştır. Açıkça belirtildiği üzere, itirazın alacaklı tarafından başka yollarla öğrenilmesi kanunun aradığı “tebliğ” şartını karşılamaz ve bu nedenle 1 yıllık süre henüz dolmuş kabul edilemez.

Hak Düşürücü Süre Olan 1 Yıllık Süre Dolmuş İse Ne Olur?

Hak düşürücü süre, niteliği gereği geçirildiğinde hakkın tamamen düşmesine yol açan, hakim tarafından re’sen dikkate alınan katı bir süredir. Bir yıllık süre içinde itirazın iptali davası açılmazsa, alacaklı bu yolla itirazı kaldırtma imkanını kaybeder. Nitekim İİK m.67’ye göre alacaklı, itirazın tebliğinden itibaren bir yıl içinde davayı açmazsa takibi devam ettirme hakkını yitirir; başlamış olan icra takibi düşer. Ancak bu, alacağın tamamıyla yok olması anlamına gelmez: Alacaklı genel hükümlere göre (zamanaşımı süresi elverdiği ölçüde) normal bir alacak davası açabilir ve mahkeme kararı (ilam) alarak borcunu tahsil yoluna gidebilir. Fakat böyle bir durumda, artık düşmüş icra takibi canlandırılamaz; alacaklı yeni alacağı için ilamlı icra yoluna başvurmak zorundadır ve itirazın iptali davasına özgü icra inkâr tazminatı talep edilemez.

Arabuluculuk Görüşmesi Yapılması 1 Yılllık Süreyi Başlatır mı?

Güncel uygulamada, itirazın iptali davalarının bir çoğu arabuluculuk dava şartına tabi olduğundan, dava açmadan önce arabuluculuk sürecine başvurulması gerekebilmektedir. Bu durum akla, arabuluculuk görüşmelerinin itirazın iptali davasındaki süreye etkisi olup olmadığı sorusunu getirmiştir. Yargıtay’ın son kararları, bu konuda da kanunun çizdiği sınırı korumaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2024/6421 sayılı kararında, arabuluculuk sürecinin sonunda düzenlenen anlaşamama tutanağının tarihinin 1 yıllık hak düşürücü süreyi başlatmayacağı, yasal sürenin yine itirazın alacaklıya tebliğ edildiği tarihten itibaren başlayacağı özellikle vurgulanmıştır. Bu karar, arabuluculuk uygulamasının kanunda öngörülen süreyi ileriye çekmeyeceğini netleştirmiştir. Yani alacaklı, arabuluculuk görüşmeleri sırasında itirazdan haberdar olsa bile, bir yıllık süre ancak borçlunun itirazının tebligatı yapıldığında devreye girecektir.

Sonuç

Sonuç olarak, itirazın iptali davasındaki bir yıllık hak düşürücü sürenin başlangıcı yalnızca itirazın alacaklıya tebliğ edilmesiyle mümkündür. Bu kural, kanun metni ile sabittir ve Yargıtay içtihatlarıyla da pekiştirilmiştir. Alacaklının itirazı başka yollarla öğrenmesi, süreyi başlatan bir olgu olarak kabul edilmez.

Unutulmamalıdır ki hak düşürücü süreler yargılamada kendiliğinden dikkate alınır ve tarafların iradesine tabi olmadan uygulanır. Bu sebeple, alacaklılar itirazın kendilerine tebliğ edildiği tarihi dikkatle takip etmeli ve bir yıllık süre dolmadan itirazın iptali davasını açmalıdır. Kanunun aradığı şekil şartlarına uyarak hareket etmek, ileride telafisi imkânsız hak kayıplarını önlemenin yegâne yoludur. İcra takibine yapılan itirazın akıbeti, alacaklının bu süreye riayet edip etmemesine göre belirlenecek; usulüne uygun tebligatla başlayan bir yıl içinde dava açıldığında alacaklının hakkı korunacak, aksi halde itiraz kesinleşerek alacaklının o icra takibindeki talebi düşecektir.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir