TÜRK CEZA KANUNUNDA DOLANDIRICILIK SUÇU

GİRİŞ

Dolandırıcılık suçu, TCK’nun 157-159. maddeleri arasında düzenlenmiştir. 157. maddeye göre dolandırıcılık, ”Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.” şeklinde tanımlanmıştır. Bu suçta fail; bir kimseyi hileli davranışlar vasıtasıyla aldatıp, onun veya bir başkasının malvarlığında zarara, buna karşılık olarak kendisinin veya üçüncü bir kişinin malvarlığına ilişkin bir yarara sebep olmaktadır.

DOLANDIRICIK SUÇUNUN ŞARTLARI

Dolandırıcılık suçu çok hareketli bir suçtur. Bu nedenle bu suç birçok farklı tarzda hareket ile işlenebilecek bir suçtur. Ancak dolandırıcılık suçundan bahsedebilmek için üç şartın varlığı aranmaktadır. Bunlar; “failin hileli davranışlarda bulunması” “mağdurun bu davranışlar sebebiyle aldanması”, “mağdur veya bir başka üçüncü kişinin zararına olarak; failin kendisine veya bir başkasına yarar sağlamasıdır”

Hileli davranış, mağdur üzerinde tesiri bulunan, mağdurun doğru karar verebilme yeteneğini ve fikri faaliyetlerini sekteye uğratan ve mağduru hataya düşüren her kurnazca harekettir. Dolandırıcılık suçunun oluşmasında kullanılan hareketin hile sayılıp sayıl-mayacağının tespit edilebilmesi için, hilenin mağduru hataya sürüklemesi yeterlidir.

Aldatıcılık, dolandırıcılık suçunda failin hileli davranışlarının ilk neticesi mağdurun aldanmasıdır. Hileli davranışlarla aldanmanın gerçekleşmesi suçun tamamlandığı anlamına gelmemektedir. Suçun tamamlanması, hileli davranışlarla aldanmanın gerçekleşerek, aldanan kişinin veya bir başkasının malvarlığında azalma sonucunda adatanın kendisine yarar sağlaması da gerekmektedir.

Zarar, hileli davranışlar nedeniyle oluşan dolandırıcılık suçunun neticesi; hile sonucunda muhatabın etkilenerek, sakatlanmış irade ile tasarrufta bulunması ve bu tasarrufuyla kendisinin veya bir başka kişinin malvarlığında bir zarar meydana gelmesidir. Ekonomik değeri olmasa da manevi değer taşıyan şeylerde de zarar meydana gelebilir.

TCK m.157’ye dolandırıcılık suçunun işlenmesi halinde; bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.

NİTELİKLİ DOLANDIRICILIK SUÇU

Nitelikli dolandırıcılık suçu TCK m.158’de düzenlenmiştir. Buna göre;

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,

b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,

c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,

e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,

f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,

g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,

i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,

j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,

k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,

l) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,

İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

DOLANDIRICILIK SUÇUNDA CEZAYI ARTIRAN HALLER

Dolandırıcılık suçunda cezayı arttıran haller TCK m.158/3’te düzenlenmiştir. TCK m.157-158’de yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.

DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN HALLER

Dolandırıcılık suçunda daha az cezayı gerektiren haller TCK m.159’da düzenlenmiştir. Madde gereğince; “dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikayet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.”

DOLANDIRICILIK SUÇUNDA ŞİKAYET, ZAMANAŞIMI ve UZLAŞTIRMA

Dolandırıcılık suçu, takibi şikayete bağlı suçlar kategorisinde değildir. Savcılık suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez kendiliğinden soruşturma yapmak ve suçun işlendiği kanaatindeyse kamu davası açmak zorundadır. Dolandırıcılık suçu için şikayet süresi yoktur. Ancak suçun en basit halinde dava zamanaşımı süresi 8 yıl olduğundan en geç 8 yıl içinde şikayet hakkının kullanılarak olayın savcılığa bildirilmesi gerekir.

Basit dolandırıcılık suçu (TCK md.157), taraflar arasında uzlaştırma prosedürünün uygulanmasını gerektiren suçlardandır. Uzlaşma kapsamında olan suçlarda gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında, öncelikle uzlaştırma prosedürünün uygulanması, uzlaşma sağlanmazsa soruşturmaya veya yargılamaya devam edilmesi gerekir.

 

 

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLAR AÇISINDAN SORUŞTURMA/KOVUŞTURMA İŞLEMLERİNİN YETİŞKİNLERDEN FARKLI YÖNLERİ

Çocuk yargılaması, çocuğun yararının daima ön planda tutulduğu özel bir yargılamadır. Çocuk yargılamasında genel prensip cezalandırmadan çok iyileştirici ve önleyeci tedbirlerdir. Çocuk yargılamasında amaç, çocukların toplumla bütünleşerek rehabilitasyonunun sağlanmasıdır.

Yetişkinler için başvurulan yargılama sisteminden farklı olan bu özel yargılamada suç işlediği iddia edilen çocuk, yargılama sürecinde ”suça sürüklenen çocuk” olarak nitelendirilir. Suça sürüklenen çocuklar veya korunma ihtiyacında olan çocuklara ilişkin, çocuk adalet sistemine hakim ilkelere ve yetişkinlerden farklı yargılama usullerine göre işlem yapılmalıdır. Çocuk yargılaması, çocuğun üstün yararını temel alır. Yapılan her işlemde, uygulanan her tedbirde dikkate alınması gereken ilk husus çocuğun yararına olup olmayacağıdır.

Çocuğun haklarının korunması amacıyla çocuk yargılamalarının temel ilkeleri Çocuk Koruma Kanunu m.4’te düzenlenmiştir. Çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezasına en son çare olarak başvurulması; tedbir kararı verilirken kurumda bakım ve kurumda tutmanın son çare olarak görülmesi, çocuk yargılamasının temel ilkelerindendir.

ÇOCUK YARGILAMASINDA SORUŞTURMA

Çocuk Koruma Kanunu m.15/1 uyarınca, suça sürüklenen çocuk hakkındaki soruşturma, çocuk bürosunda görevli Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yapılır.

Suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanan yaklama, gözaltı veya tutuklama gibi tedbirlerde suça sürüklenen çocuğun özgürlüğünün kısıtlanması en son çaredir. ÇKK m. 4/1-j uyarınca, çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirler ile hapis cezasına en son çare olarak başvurulması gerekmektedir.

Çocuk Koruma Kanunu m.15/2 uyarınca, çocuğun ifadesinin alınması veya çocuk hakkındaki diğer işlemler sırasında, çocuğun yanında sosyal çalışma görevlisi bulundurulabilir. ÇKK m. 34/1-b uyarınca, suça sürüklenen çocuğun ifadesinin alınması veya sorgusu sırasında sosyal çalışma görevlisinin, çocuğun yanında bulunma görevi bulunmaktadır.

Ancak ÇKKUİUEHY m.5/4 uyarınca, sosyal çalışma görevlisinin suça sürüklenen çocuğun ifadesinin alınması veya diğer işlemleri sırasında çocuğun yanında bulundurulabileceği şeklinde belirtilerek zorunluluk durumu ortadan kaldırılmıştır. Ancak çocuğun üstün yararı ilkesi ve yönetmeliklerin kanuna aykırı olamayacağı gözetildiğinde, sosyal çalışma görevlisinin işlemler esnasında bizzat hazır bulunması gerekmektedir.

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLARA KELEPÇE VB. ALETLER TAKILABİLİR Mİ?

Adliyeye getirilip götürülmesi, bir yerden bir yere nakledilmesi veya cezaevinden duruşmaya getirilip götürülmesi sırasında ve fark etmeksizin hiçbir durumda ÇKK m. 18 uyarınca çocuklara zincir, kelepçe ve benzeri aletler takılamayacağı düzenlenmiştir. Madde metninin devamında zorunlu hâllerde çocuğun kaçmasını, kendisinin veya başkalarının hayat veya beden bütünlükleri bakımından doğabilecek tehlikeleri önlemek için kolluk tarafından gerekli önlem alınabileceği düzenlenmiş ancak bu istisnai durumda dahi kelepçe takılmasına imkan tanımamamıştır.

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUĞUN YARGILAMASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR NELERDİR?

CMK 185 uyarınca, sanık, 18 yaşını doldurmamış ise duruşma kapalı yapılır.  Davaların birleşmesi halinde de duruşmaların kapalı yapılması talep edilmelidir. ÇKK m.4/1-1 uyarınca çocuğun üstün yararı ve ikincil örselenmesinin önlenmesi için çocuk yargılamasının tamamı gizlidir. Duruşma listelerinde suça sürüklenen çocukların isim, soy isim veya işledikleri iddia olunan suça ilişkin açık bilgilerin gizli olması gerekmektedir. Bu gizliliğin her aşamada ön plana alınması gerekmektedir.

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLARIN DOSYALARI YETİŞKİNLERLE BERABER SUÇ İŞLEMELERİ HALİNDE BİRLEŞTİRİLEBİLİR Mİ?

ÇKK m. 7/1 uyarınca, çocukların yetişkinlerle birlikte suç işlemeleri halinde adli kolluk tarafından çocuklar hakkında ayrı evrak düzenleneceği, soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin ayrı yürütüleceği belirtilmiştir. ÇKK m.17 uyarınca, soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin ayrı yürütüleceği, davaların birlikte yürütülmesinin zorunlu görülmesi halinde, birleştirme kararı verilebilir ve dava genel mahkemelerde yürür. Ancak birleştirme kararı yerine yetişkinlerin yargılandığı davanın bekletici mesele yapılmasını talep etmekte fayda var.

KARAR

Hakim bir uyuşmazlıkla ilgili karar verirken, çocuk hakkında koruyucu ve destekleyici tedbirleri uygulamak suretiyle gerek görürse yargılamayı genel mahkemedeki davanın sonuna kadar bekletmekte ve bağlantı nedeniyle başka bir mahkemenin kararına dayanmaktadır. Bununla birlikte çocuk hakkında yargılamayı yapan mahkemenin her olayı değerlendirecek bekletici mesele sayma ya da saymama takdirindedir. (AYM, 28/1/2010 Tarih, 2008/25 Esas ve 2010/20 Karar sayılı kararı)

Tutuklama kararı veren hakimliğin çocuğun tutuklanmasına karar verirken öncelikle tutuklamadan başka tedbirler olup olmadığına bakması ve tutukluğu en son çare olarak görmesi gerekir. (AYM, Semra OMAK, B.No: 2015/19167, 17/7/2019)

Çocukların tutuklanması tedbiri son çare olarak düşünülmeli ve  tutukluluk süresi mümkün olduğunca kısa tutulmalıdır. (AİHM, Nart/Türkiye, B. No: 20817/04, 6/5/2008)

 

 

 

HAKARET SUÇU NEDİR?

GENEL HATLARIYLA ŞEREFE KARŞI SUÇLAR (TCK m.125-131)

Şerefe karşı suçlar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun sekizinci bölümünde m.125-131 arasında düzenlenmiştir. Şeref, bireyin toplum içinde diğer kişiler nezdindeki saygınlığını ifade eder.

Kişiler ifade özgürlüğü kapsamında düşüncelerini düşüncelerini her türlü araçla ve diledikleri şekilde ifade edebilir. Ancak ifade özgürlüğü başkalarının haklarının ortadan kaldırılmasına izin vermez.

Hakaret etmek; kişilerin birey olmaktan kaynaklanan ve diğer kişiler nezdinde sahip oldukları sosyal değerin yok sayılması ve kişiliklerinin değersizleştirilmesidir. Kişilerin saygınlıklarını zedeleyebilecek söz ve davranışlar, belli bir somut durum ya da olgunun isnat edilmesi suretiyle olabileceği gibi genel ve soyut nitelikteki söz ve davranışlarla da işlenebilir. Hakaret, mağdurun huzurunda işlenebileceği gibi, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle de işlenebilir. Mağdurun hakaret fiilinin işlendiği yerde bulunmadığı, hakarete bizzat muhatap olmadığı durumlarda da mağdurun saygınlığı başka kişiler nezdinde zedelenmiş olacaktır. Ancak mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi şartı Kanun’da aranmıştır. Hakaret suçu kasten işlenebilen suçlardandır.

Düşünceyi açıklama ve eleştiri, basının haber verme hakkı, dilekçe ihbar ve şikayet hakkının kullanılması, idari ve adli merciler önündeki iddia ve savunmalar bu suç açısından başlıca hukuka uygunluk nedenleridir. Suçun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi; kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi; karşılıklı olarak işlenmesi halleri cezayı azaltan veya kaldıran şahsi nedenler olarak düzenlenmiştir.

HAKARET SUÇU (TCK m. 125)

BASİT HAKARET SUÇU ve CEZASI (TCK m.125/1)

TCK m. 125’de hakaret suçu düzenlenmiştir. Buna göre bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek şekilde somut bir fiil veya olgu isnat etme şeklinde veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırı şeklinde gerçekleştirilebilir. Bunun yanında hakaretin suçunun, fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek mağdurun gıyabında işlenmesi halinde de cezalandırılabileceği düzenlenmiştir. Hakaret suçunun, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi de mümkündür.

Hakaret suçunun cezası 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

NİTELİKLİ HAKARET SUÇU ve CEZASI (TCK m.125/3)

Hakaret suçunun;

  1. Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
  2. Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
  3. Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, işlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

Suçun nitelikli hallerinde hakaret suçunun cezası, 1 yıl ile 2 yıl arasındadır.

ALENEN İŞLENEN HAKARET ve CEZASI (TCK m. 125/4)

Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında arttırılır. Hakaretin alenen işlenmesi bir TV programında olabileceği gibi kalabalık içerisinde yüksek sesle bağırmak suretiyle de gerçekleştirilebilir. Belirlenemeye sayıda kişi ve herkes tarafında görülme, duyulma ve algılanılabilme olasılığının bulunması durumunda alenen hakaret suçu işlenmiş olur.

KURUL HALİNDE ÇALIŞAN KAMU GÖREVLİLERİNE HAKARET ve CEZASI

Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.

Zincirleme suç, TCK m. 43’te düzenlenmiştir. Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine, görevlerinden dolayı hakaret edilmesi halinde cezanın nitelikli hali üzerinden zincirleme suç hükümleri gereğince ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır.

HAKSIZ FİİL NEDENİYLE veya KARŞILIKLI HAKARET SUÇU (TCK m.129)

Hakaret suçunun, haksız bir fiile tepki nedeniyle işlenmesi halinde verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir. Bu suçun kasten yaralama suçuna tepki olarak işlenmesi halinde ceza verilmez.

Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir. Karşılıklı hakaret suçunun, belli bir zaman dilimi içerisinde gerçekleşmesi şartı aranmadığı gibi karşılıklı hakaret suçunun yüz yüze gerçekleşmesi gerekmez.

HAKARET SUÇUNDA ŞİKAYET, ZAMANAŞIMI ve UZLAŞTIRMA

Takibi şikayete bağlı suçlar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda ve özel kanunlarda açıkça belirtilmiştir. Hakaret suçunun temel şekli takibi şikayete bağlı suçlar içerisinde yer almaktadır. Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçu ise şikayete tabi değildir.

Mağdur, hakaret edeni ve hakareti öğrendiği tarihten itibaren başlamak üzere 6 ay içerisinde şikayet hakkını kullanmak zorundadır. Şikayet süresi içerisinde hakkın kullanılmaması halinde mağdur şikayet hakkını kaybeder.

Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçu hariç diğer tüm hakaret suçlarında taraflar arasında uzlaştırma prosedürü uygulanır. Uzlaştırma prosedürü uygulanacak suçlarda, hem soruşturma hem kovuşturma aşamasında bu yola başvurulur. Taraflar arasında uzlaşma sağlanmadığı takdirde yargılamaya devam olunur.

HAKARET SUÇUNDA GÖREVLİ MAHKEME

TCK m. 125 uyarınca düzenlenen hakaret suçunun tamamında görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesidir.

 

KİRALANAN TAŞINMAZIN TAHLİYESİ

Günümüzde en çok karşılaştığımız sorunlardan biri de kiralanan taşınmazın tahliyesidir. 11 Haziran 2022 tarihli ve 31863 sayılı Avukatlık Kanuna ile Türk Borçlar Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan değişikliklerle, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa eklenen geçici madde ”Konut kiraları bakımından bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih ilâ 1/7/2023 (bu tarih dâhil) tarihleri arasında yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmalar, bir önceki kira yılına ait kira bedelinin yüzde yirmi beşini geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bir önceki kira yılının tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranının yüzde yirmi beşin altında kalması halinde değişim oranı geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır. Bu oranları geçecek şekilde yapılan sözleşmeler, fazla miktar yönünden geçersizdir.”  ile önceki yıl belirlenen kira bedelinin yüzde 25’inden fazla kira artışı yapılamayacağı düzenlenmiştir.

Türk Borçlar Kanununa eklenen bu geçici madde ile kiracın yüksek enflasyon karşısında ezilmesinin önüne geçilmek istenmişse de bu durum kiracı ve kiraya veren arasındaki dengeninin bozulmasına ve uyuşmazlıklara neden olmuştur.

Bu yazımızda tahliye davası nasıl açılır, kiralanan taşınmazın tahliyesi nasıl yapılır, icra yoluyla tahliye nasıl yapılır, dava yoluyla tahliye, kira borcunun ödenmemesi, bildirim yoluyla tahliye, kira sözleşmesi nasıl yapılır cevaplandıracağız.

DAVA YOLUYLA TAHLİYE

Tahliye davası, kiralayanın çeşitli sebeplere dayanarak kiracıyı kiralanandan çıkartmak için açtığı davadır. Bu sebepler Türk Borçlar Kanununda kiracıdan ve kiraya verenden kaynaklı ikiye ayrılarak sayılmıştır. Tahliye davası nasıl açılır sorusuna cevap arayanlar için tahliye davası açma sebepleri;

Kiracıdan Kaynaklı Sebepler

  •  Kira süresinin bitmesi

Türk Borçlar Kanunu m. 352/1’de belirtilen kira süresinin bitmesi sebebine dayanarak; kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.

  • Kira bedelinin ödenmemesi

Kiracı bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde; bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa kiraya veren, Türk Borçlar Kanunu m. 352/2’de düzenlenen sebebe dayanarak, kira süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde, dava yoluyla kira sözleşmesini sona erdirebilir.

  • Kiracının oturmaya elverişli bir konutunun bulunması

Kiracının veya birlikte yaşadığı eşinin aynı ilçe veya belde belediye sınırları içinde oturmaya elverişli bir konutu bulunması durumunda kiraya veren, kira sözleşmesinin kurulması sırasında bunu bilmiyorsa, Türk Borçlar Kanunu m. 352/3’de belirtilen sebebe dayanarak, sözleşmenin bitiminden başlayarak bir ay içinde sözleşmeyi dava yoluyla sona erdirebilir.

Kiraya Verenden Kaynaklı Sebepler

  • Türk Borçlar Kanunu m.350’de belirtilen nedenlerle, kiralananı kendisi, eşi, altsoyu, üstsoyu veya kanun gereği bakmakla yükümlü olduğu diğer kişiler için konut ya da işyeri gereksinimi sebebiyle kullanma zorunluluğu varsa,
  • Kiralananın yeniden inşası veya imarı amacıyla esaslı onarımı, genişletilmesi ya da değiştirilmesi gerekli ve bu işler sırasında kiralananın kullanımı imkânsız ise,

belirli süreli sözleşmelerde sürenin sonunda, belirsiz süreli sözleşmelerde kiraya ilişkin genel hükümlere göre fesih dönemine ve fesih bildirimi için öngörülen sürelere uyularak belirlenecek tarihten başlayarak bir ay içinde açacağı dava ile sona erdirebilir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu genel yapısı itibariyle kiracıyı koruyan bir yaklaşım göstermiştir. Yazımızda da belirttiğimiz üzere kiraya verenden kaynaklı sebepler belirli gereksinimlere dayanmaktadır.

Kiraya veren Türk Borçlar Kanunu m. 350’de belirtilen sebeplere dayanarak kiracısının tahliyesini sağladığı taktirde, kiralanını 3 yıl geçmedikçe haklı bir sebep olmaksızın taşınmazı eski kiracısından başkasına kiralayamaz

İCRA YOLUYLA TAHLİYE

Taşınmazın tahliyesini sağlayan yollardan biri de tahliye talepli takip başlatmaktır. Kiralanan taşınmazın tahliyesi yoluyla takip; Türk Borçlar Kanunu m.315’te belirtilen kira bedelinin ödememesi veya Türk Borçlar Kanunu m. 353/1’de belirtilen kira süresinin bitmesi nedeniyle başlatılabilir.

Kira Bedelinin Ödenmemesi Nedeniyle Takip

Türk Borçlar Kanunu m.315’e göre; ”Kiracı, kiralananın tesliminden sonra muaccel olan kira bedelini veya yan gideri ödeme borcunu ifa etmezse, kiraya veren kiracıya yazılı olarak bir süre verip, bu sürede de ifa etmeme durumunda, sözleşmeyi feshedeceğini bildirebilir.”

Kiracıya yapılan yazılı bildirimden itibaren süre işlemeye başlar. Kiracıya ödeme yapması için konut ve çatılı işyeri kiralarında en az otuz gün ödeme süresi verilir. Kiracı, kendisine yapılan bildirimden sonra yedi gün içerisinde itiraz etmez ve otuz gün içerisinde kira borcunu ödemez ise kiraya veren sürenin bitiminden itibaren altı ay içerisinde icra mahkemesine başvurarak kiracının tahliyesini isteyebilir.

Kira Süresinin Bitmesi Nedeniyle Takip

Türk Borçlar Kanunu m.352/1’e göre; ”Kiracı, kiralananın teslim edilmesinden sonra, kiraya verene karşı, kiralananı belli bir tarihte boşaltmayı yazılı olarak üstlendiği hâlde boşaltmamışsa kiraya veren, kira sözleşmesini bu tarihten başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak veya dava açmak suretiyle sona erdirebilir.”

Geçerli şekilde imzalanmış tahliye taahhütnamesi ile kiraya veren, kiracı tarafından taahhüt edilen sürenin bitişinden itibaren başlayarak bir ay içinde icraya başvurmak suretiyle takip başlatabilir. Bu süre hak düşürücü süre olup sürenin geçirilmesi halinde tahliye talep edilemeyecektir

TAHLİYE DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

Tahliye davasında görevli mahkeme, Sulh Hukuk Mahkemesidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 4’e göre; kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaların, Sulh Hukuk Mahkemelerinin görev alanına girdiği düzenlenmiştir.

Tahliye davalarında yetkili mahkeme, uyuşmazlık taşınmazın aynına ilişkin bulunmadığından HMK 6,7 ve HMK 10 maddesindeki kurallara göre belirlenir. Tahliye davalarında yetkili mahkeme genelde taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde bakılır.

VEKALETNAME NASIL ÇIKARTILIR?

Hukuk büromuz bünyesindeki avukatlar adına vekalet çıkartmadan önce büromuzdan randevu alıp görüşme yapmanız gerekmekte olup davanın ücreti, dava takip prosedürleri ile ilgili yeterli bilgiyi aldıktan sonra avukatlık ücret sözleşmesi imzalanması sonrasında vekalet çıkartılması gerekmektedir. Vekaletname çıkarmadan önce büromuzdan mutlaka bilgi alınız.

1136 sayılı Avukatlık Kanunun 2 ve 56. maddeleri ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu 89. maddesi uyarınca gerçek ve tüzel kişilerin hukuki iş ve işlemleri yargı organlarında ve icra dairelerinde vekalet yoluyla takip ettirilebilmesi için bir avukata veya avukatlara vekalet verilmesi zorunludur. Yargı organlarında veya icra dairelerinde iş takibi için avukat veya avukatlar dışındaki kişi veya kişiler lehine çıkartılan vekalet geçerli değildir.

Gerçek kişiler noterde vekaletname düzenlerken nüfus cüzdanı ya da pasaportlarını ibraz etmek zorundadırlar.

Vergi mükellefi gerçek ve tüzel kişilerin Vergi/ T.C. Kimlik numaralarını bildirmeleri zorunludur.

Genel Vekaletname Nedir?

Özel yetki gerektirmeyen işlerde notere ‘‘Genel Vekaletname’’ düzenleneceği söylenmesi ve avukatın bilgilerinin verilmesi yeterlidir. Genel vekaletname tüm dava ve takiplerde temsilcilik söz konusu kılar. Ancak genel vekaletname ile verilen yetkiler; özel vekaletname gerektiren dava, takiplerde kullanılamaz. Çünkü genel vekaletname, kişinin açmak istediği yada açılmış bulunan, dava takiplerini avukatın gerçekleştirmesi için düzenlenen belgedir. Noterde genel vekaletname çıkartılırken, vekaletnamede; “Ahzu kabz, sulh ve ibra, davadan ve temyizden feragat, feragati ve davayı kabul, birlikte ve ayrı ayrı vekaleti ifa, davayı ıslah” gibi yetkileri içermesini istediği ya da istemediği yönündeki taleplerin bildirmesi gerekir.  Genel vekaletname ile vekil; müvekkil adına bağış, satış gibi tasarruflarda bulunamaz.

Şirketler Adına Düzenlenecek Vekaletnameler

Tüzel kişiler adına düzenlenen vekaletnamelerde imza sirküleri ve yetki belgesinin ibrazı gerekmektedir. Şirket adına vekaleten, kendi adına asaleten ibaresi ekletmenizde fayda vardır. Böylelikle aynı vekaletnamede hem kendi adınıza hem de şirket adına vekalet çıkarmış olursunuz. Aksi taktirde kendi adınıza ayrıca vekalet çıkarmak ve yeniden ücret ödemek zorunda kalırsınız.

Boşanma Davalarında Vekaletname

Boşanma, nafaka, tanıma ve tenfiz davaları için vekalet çıkartılırken yanınızda en az 2 adet son 6 ay içerisinde çekilmiş vesikalık fotoğrafınız bulunmalıdır. Notere mutlaka boşanma, nafaka, tanıma ve tenfiz davaları için vekalet verileceği söylenmelidir. Boşanma ve nafaka davaları için çıkartılan vekaletnameler iki nüsha olarak çıkartılmalıdır.

Yurt Dışındaki Türk Vatandaşları ya da Yabancılar Adına Vekaletname

Yabancı memleketlerde noterlik işleri, konsoloslar tarafından görülür. Yurt dışında ikamet eden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vekalet çıkartmak için Türkiye’ye gelmesine gerek yoktur. Konsolosluk kanalıyla vekalet çıkartılması mümkündür. Yurt dışında vekalet çıkartacak müvekkillerimiz, ilgili ülkenin Türk Konsolosluğu’na şahsen başvurmaları yeterlidir.

Tasdik Şerhi ‘‘Apostille Convention’’ Nedir?

Yabancı bir ülkede vekaletname, o ülkenin yetkili makamı tarafından doğrudan düzenlenebilir. Ancak vekaletnamenin o yabancı ülkedeki Türk Konsolosluğu ve siyasi memurlarınca onaylanmış olması gerekmektedir. Söz konusu tasdik şerhine ‘‘Apostille Convention’’ denilmektedir. Bu bakımdan yurt dışından Türkiye’ye evrak göndermeden önce bu işlemin unutulmaması önem arz etmektedir. Aksi durumda, eksiğin tamamlanması için ikinci kez yurt dışına evrak gönderilmesi gerekecektir. Bu durum ise zaman kaybına yol açmakta ve hukuki işin maliyetini artırmaktadır.

18 Yaşından Küçük Çocuklar ve Vekalet

Anne ve baba evli ise her ikisi birlikte küçük çocuğa velayeten vekaletname çıkartacaklardır. Eğer velayet herhangi birisine verilmiş ise o kişi tarafından küçük çocuğa velayeten vekaletname çıkartılacaktır. Anne ve baba boşanmış ise velayet kimde ise o kişi tarafından küçük çocuğa velayeten vekaletname çıkartılacaktır.

Tapuda İşlem Yapılmasını Gerektiren Sözleşme veya Vekaletnameler

Niteliği bakımından tapuda işlem yapılmasını gerektiren sözleşme ve vekaletnameler, vasiyetname, mülkiyeti muhafaza kaydıyla satış, gayrimenkul satış vaadi, vakıf senedi, evlenme mukavelesi, evlat edinme ve tanıma, mirasın taksim sözleşmesi ile öteki yasalarda re’sen tanzimi öngörülen işlemlerin ‘‘düzenleme’’ şeklinde yapılması gerekir. Düzenleme şeklinde işlem bir tutanak halinde bizzat noter tarafından ilgilinin durumuna ve arzusuna göre düzenlenir. Bu nedenle, söz konusu işlemler ancak ilgilinin nüfus cüzdanı, geçerli pasaportu ve iki adet yeni çekilmiş vesikalık fotoğrafıyla birlikte Türkiye’de şahsen notere yapacağı başvuru üzerine düzenlenebilmektedir.

Vekaletnamenin Süresi

Vekaletnamenin süreli olması mümkündür. Ancak uzun süren yargılamalar sırasında sorun yaşamamak açısından süresiz vekaletname daha uygundur. Asli yetki vekil edende olduğu için istendiği an avukatı azil gerçekleştirebilir.

Vekaletname konusu kısaca bilgilendirme amacı ile yazılmıştır.